zamanın pençesinde can veren üveyik

Bir zamanlar, bir gökyüzü,
Kirli bir beyazla örtülüyken,
Her yıldız, bir kayboluş hikayesi,
Ve ben, o hikayelerin peşinde,
Bir yudum karanlıkta kaybolmuş,
Yalnızlığın özünde saklı bir sır.

Kırık dökük bir ayna gibi,
Kendimi yansıtıyorum,
Her çatlak, bir kayıp zaman,
Geçmişimden süzülen yudumlar,
Sahildeki ayak izlerim gibi,
Kalanı, yalnızca bir hayal.

Bahar, rüzgarla gelirken,
Hüznüm, biter mi sanıyorsun?
Kışın soğuk soluğuyla sarmalanmış,
Gecenin koynunda titrerken,
Biraz karanlık, biraz da kaygı,
Ama bu kaygı, hep senin için.

Neden herkes kanar içten içe,
Gözyaşları, birer nehir gibi akar?
Sevdam, bir kıyamet şarkısı,
Ve ben, o şarkının son dizesinde,
Biraz kaybolmuş, biraz da yorgun,
Ama yine de, seni ararım her an.

Her köşe başında bir gölge,
Her gölgede bir anı,
Biraz silik, biraz da soluk,
Ama her biri, canlanır karanlıkta.
Yüreğimde bir çığlık saklı,
Kendi kelimelerimle boğulmuş,
Biraz hastayım, biraz da dargın,
Ama sen, en derin yaramsın.

Karanlığın göğsünde bir el,
Biraz dokunur, biraz çeker;
Ne zaman bu hüzün biter,
Ne zaman gökyüzü açılır,
Biraz geçmişte kaybolmuşum,
Biraz da gelecekte kaygılı,
Ama bil ki, her karanlıkta,
Sadece ben varım, yalnızlığım var içimde.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

kendime tenkit

sokak lambası senfonisi

ayna